13 Şubat 2012 Pazartesi

DÜNDEN BUGÜNE KIBRIS

DÜNDEN BUGÜNE KIBRIS
Kıbrıs, bilindiği üzere 16. yüzyılda 1 yıllık uğraşının sonucunda Magosa'nın teslim olmasıyla Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Kıbrıs fethedildikten sonra burada üretici ve sanatkâr topluma ihtiyaç duyuldu. Adaya aşçılar, mumcular, semerciler, bakkallar, kuyumcular, ayakkabıcılar, dokumacılar gibi meslek sahibi Türkler gelerek, buradaki üretici-sanatkâr hayatı oluşturdu ve canlandırdı. Yine bilindiği gibi Osmanlı'nın hoşgörülü ve eşitlikçi anlayışının altında Rumlar ve Türkler uyumlu bir şekilde yüzyıllarca birlikte yaşadılar. Bu durum tam 307 yıl, yani Osmanlı'nın hâkimiyeti altında 1571–1878 dönemi boyunca devam etti.
1878 yılında İngiltere, Osmanlı-Rus savaşlarını kendi çıkarlarına uygun bir şekilde kullanarak ''Ruslara Karşı Yardım'' adı altında Kıbrıs'ı kiraladı. Bu görünen amaçtı. Gerçek amacı ise Kıbrıs'ı ilhak etmekti. Osmanlı 1. Dünya Savaşı'na girince İngiltere bunu fırsat bilip adayı ilhak ettiğini duyurdu. Lozan'da ise bu ilhak hukuken tanınmış oldu. Rumlar ise, Megali İdea çerçevesinde Kıbrıs'ın Yunan'a ilhakı anlamına gelen Enosis hayallerini tırmandırmaya başladılar. Enosis, Megali İdea ile şekillenerek 1791 yılında başlamıştır. Yunanistan ilk defa 1828'de İngiltere, Fransa ve Rusya'ya nota vererek Enosis'i ortaya atmıştır. Karşılığında Kıbrıslı Türkler, uzun yıllardır adanın sahibi olan Türkiye'ye verilmesini istemişlerdir. Bu yüzden Türkler, Kıbrıslı Rumlar için hedeflerini gerçekleştirme konusunda bir engel ve tehdit unsuru olmuşlardır. Bu bağlamda Makarios öncülüğünde EOKA örgütü kurulmuştur. EOKA’nın amacı İngilizleri adadan atıp ve tabi ki her zaman olduğu gibi Kıbrıstaki Türkleri yok etmekti.  Ancak Rumlar o kadar sabırsızdı ki İngilizlerin adadan ayrılmasını dahi beklemeden 1955’te İngiliz Sömürgesine ve Türklere karşı saldırıya geçtiler. Enosisi politikalarının temeline yerleştiren Rumlar, “self-determinasyon” sloganıyla 1954’te Kıbrıs konusunu BM’ye getirmiştir.  1956 yılında bu davranışlarını yinelemişler, ancak bazı devletlerin muhalefetiyle karşılaşınca bu istekleri ertelenmiştir.
Rumlar’ın Enosis’ine karşı Türk tarafınca benimsenen adanın Taksim fikri ortaya atılmış, ancak Rumlar Enosis konusunda kararlı olduklarından, Enosis’ten başka hiçbir şeyi çözüm yolu olarak görmüyor ve kabul etmiyorlardı. EOKA’nın Kıbrıs Türkleri üzerinde oluşturduğu tehdide karşılık kendilerini korumaya almaya yönelik Kıbrıs’taki Türkler tarafından Türk Mukavemet Teşkilatını (TMT) kurulmuştur.
Bu iki halk arasındaki çatışmaların gittikçe büyümesi üzerine bir orta yol bulunması gerekiyordu. İngiltere, Yunanistan, ABD ve Türkiye tarafından kabul edilen adanın bağımsızlığı fikri ortaya atıldı. 11 Şubat 1958‘de Zürih Anlaşması, 19 Şubat 1959‘da da Londra Anlaşması imzalandı. Enosis ve Taksim’in yasaklanmasına rağmen Makarios’un öncülüğünde Enosis hareketleri devam etti. Anlaşmalara saygı gösteren, Kıbrıs’ın iki uluslu bağımsızlığını kabul edip yaşatmaya çalışan Türklere karşılık, Makarios, anlaşmalara kendilerini Enosis’e yaklaştıracak birer araç olarak bakıyordu. Ancak 1960 anlaşmalarının Enosis’e yol verir bir özelliği bulunmadığı için Makarios 30 Kasım 1963’te 13 maddelik bir anayasa değişikliği teklifinde bulundu. Bu tamamen Türklerin etkin rollerini sınırlandırmaya yönelik bir teklifti. Türklerin bu teklifi reddetmeleri halinde baskıyla gerçekleştirmeye çalışacaklar, itiraz halinde ise bu itirazı kamuoyuna isyan adıyla duyuracaklardı. Türkler bu teklifi kabul etmeyince Yunanistan’la birlikte hazırladıkları Akritas Planı’nı (Kıbrıs Türklerini 24 saat içinde yok etmek) yürürlüğe koydular. İşte böylece tarihte “Kanlı Noel” diye bilinen katliamlar ortaya çıkmıştır. Ayrıca uygulanan sosyal ve ekonomik yaptırımlarla Türk halkı yıldırılmış ve göç etmeye zorlanmıştır. 1960’lardan 70’li yıllara kadar Kıbrıs’ta Rum zulmü devam etmiştir. Bunun üzerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1974 yılında iki ayrı askeri harekât ile Kıbrıslı Türklerin garantörü sıfatıyla adaya müdahale etmiştir.
İşin garip olan yanı yüzyıllar boyu Türk idaresinde adalet ve huzur içinde yaşayan adanın İngilizlerin girmesiyle bu huzurunun bozulmuş olmasıdır.
Netice olarak bugün gelinen noktada, adada iki ayrı halka dayalı iki ayrı devletin kurulması benimsenmiştir. Türkiye’nin müdahalesi sonrası adaya yeniden huzur ve sükûn hâkim olmuşken, bugünlerde yine Rum kesiminin tahrikleriyle huzur bozulmaya çalışılmaktadır. Avrupa Birliği’nin desteğinde şımarık çocuk rolündeki Rum kesimi İsrail ile birlikte Akdeniz’in açık sularında petrol aramaya başlayarak bu geçimsiz tutumunu devam ettirmektedir. Ne demeli, huylu huyundan vazgeçmiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder